Vay Tiền Nhanh. Şerefli İnsanlar Başkalarının yardımlarına muhtaç olmadan kazançlarını temin edenler ve sözlerinin arkasında duranlardır. SİZLERE BU SAYFALARDA, SEVGİ VE DOSTLUĞUN ÖN PLANDA TUTULDUĞU MAKALELER, YAZACAĞIM. YAZILARIM, KAYNAK GÖSTERİLEREK YAYINLANABİLİR.... "Yalnız tek bir şeye ihtiyacımız vardır, çalışkan olmak." Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK BİR MİLYON DOSTUMUZ OLSUN TEK BİR ŞEYE İHTİYACIMIZ VAR. ÇALIŞKAN OLMAK. TEK BİR ŞEYE İHTİYACIMIZ VAR... Sevgili Dostlar Türkiye çok iyi idare edilmiyor. Yöneticilerimiz vasat insanlardan oluşuyor. Bir de kendimize bakıyorum. Bizler de aman aman üstün zekalı kişi değiliz. Öyleyse hemen aklımıza geleni yazıvereyim. Böyle başa böyle tarak. Ekonomiden sorumlu başbakan yardımcımız, serzenişte bulunuyor. Kredi kartlarına çok çok yükleniyormuşuz Harcamalarımız, gelirimizden çokmuş. Hatta ekonomide büyümenin nedeni bile bundan kaynaklanıyormuş. Ben de çok merak ediyordum. Tüm devletler büyük bir çıkmaz içindeyken,Bizim devletimiz niye büyüyor, diyordum. Mesele yok. Borçlanma Atalar sözümüz karnını yarmıslar; kırk bu yılcık, kırk bıldırcık evet aynen bu söz de olduğu gibiyiz. Herkes kaf dağının ardından gelecek umutlara bel bağlamış. Ülkemizde petrol yok. Kıymetli madenler de ise çalışmayı sevmiyor. Ben Gemlik'liyim. İstanbul'dan Gemlik'e geldiğinizde sizi bir yazı karşılardı. Şimdi o yazı kaldırılmış, yok. yazı şöyleydi "TEK BİR ŞEYE İHTİYACIMIZ VAR. ÇALIŞKAN OLMAK." Gazi Mustafa Kemal Atatürk "Yalnız tek bir şeye ihtiyacımız vardır, çalışkan olmak." Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK Atatürk'ün Çalışmak Hakkındaki Sözleri Sevgili Dostlar Yukarıdaki resmin sağ alt köşesinde "ATAM İZİNDEYİZ" yazıyor. Biz bu kelimeyi yanlış anlamışız. İzinde olmak bir de o gün için izinli olmak yani çalışmamak anlamı taşıyor. Nüfusumuzun önemli bir kısmı, hiç çalışmadan para kazanmanın yolu var mıdır? onu araştırıyor. TEKRAR VURGULUYORUM. BİZ TEMBEL BİR MİLLETİZ. !!!! • İlk işimiz ulusu çalışkan yapmaktır. Ocak 1923, Gazetecilere Yaptığı Konuşma. • Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır çalışkan olmak. Sosyal hastalıklarımızı araştırırsak asıl olarak bundan başka, bundan mühim bir hastalık keşfedemeyiz. O halde ilk işimiz bu hastalığı esaslı surette tedavi etmektir. Milleti çalışkan yapmaktır. Servet ve onun doğal sonucu olan refah ve saadet yalnız ve ancak çalışkan insanların hakkıdır. 16. 01. 1923 , İstanbul Gazetecilerine. Kurtuluş savaşını kazandığımız yıllar çok geride kaldı. Tüm devletler ülkemize tekrar geldiler. Her bir ülke sanayii bizim topraklarımızda kuruldu. Üstelik bu topraklarda daha önceleri binbir çeşit meyve ve sebze yetiştiriyorduk. Şimdi o verimli topraklar gittiği gibi zararlı atıklarla dolu fabrikalar sardı yurdumuzu... Kanla aldığımız, daha doğrusu kurtardığımız toprakları,üç kuruşa yabancı iş adamlarına satıverdik. Tekrar söylüyorum. Büyüme yok. Borçlanma var. Bu borçları ödemek için çok çok çalışmalıyız. O kadar ki alınterimiz sanki kan rengi akmalıdır. Çalışmalıyız. Çalışmalıyız. Çalışmalıyız. Dedikodu sözleri bırakalım. Milletçe hep beraber, çılgınlar gibi çalışalım. Çalışana iş çok. Masa başı iş isteyenler için, işsizlik var. Çalışalım, yükselelim. Çalışmakla yükseleceğiz, ancak.
hiçbir şeye ihtiyacımız yok yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır çalışkan olmak ile ilgili kompozisyon, hiçbir şeye ihtiyacımız yok yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır çalışkan olmak ile ilgili kompozisyon örnekleri, hiçbir şeye ihtiyacımız yok yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır çalışkan olmak ile ilgili kompozisyon nasıl yazılır, 2021 hiçbir şeye ihtiyacımız yok yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır çalışkan olmak ile ilgili kompozisyon, 2021 hiçbir şeye ihtiyacımız yok yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır çalışkan olmak ile ilgili kompozisyon örnekleri, hiçbir şeye ihtiyacımız yok yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır çalışkan olmak ile ilgili kısa kompozisyonlar, hiçbir şeye ihtiyacımız yok yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır çalışkan olmak ile ilgili kompozisyon ödevleri, hiçbir şeye ihtiyacımız yok yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır çalışkan olmak ile ilgili kısa kompozisyon örnekler Farklı parçaları, nesneleri, ögeleri en iyi şekilde bir araya getirme ve bu şekilde oluşturulmuş bütün anlamında bir kavramlara kompozisyon denir. Hemen hemen her konuda kompozisyon yazılabilir. Bizde size hiçbir şeye ihtiyacımız yok yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır çalışkan olmak ile ilgili kompozisyonlar hazırladık. hiçbir şeye ihtiyacımız yok yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır çalışkan olmak ile ilgili kompozisyon örnekleri nelerdir, hiçbir şeye ihtiyacımız yok yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır çalışkan olmak ile ilgili nasıl kompozisyon yazılır? Her işi başarmanın yegane kuralı çalışkan olmaktır. Çalışkanlığı kendisine ilke edinen bir toplum kısa sürede gelişerek çağdaş uygarlık seviyesine kolayca ulaşabilir. Çalışmak ve emek vermekten kurtulacak hiçbir şey yoktur. en zor işler bile çalışma sayesinde halledilebilir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak bizlere düşen görev çalışmak ve ülkemizi kalkındırmaktır. Güçlü bir devlet isteyen her vatandaş üzerine düşeni yapmalıdır. Her bireyin çalışkan olduğu bir ülkede ülke topyekun yükselir. Çalışarak üretici bir toplum olmak, zorluklardan yılmamak gerekir. Çalışmanın verdiği karşılığı hiçbir şey vermez. Japonya devletinin bu kadar gelişmiş ve ilerlemiş olmasının tek sebebi çalışkan olmaktır. Bizler de daha azimli ve daha çalışkan olursak, çok daha güzel yerlere gelebiliriz. Hiçbir Şeye İhtiyacımız Yok Yalnız Bir Şeye İhtiyacımız Vardır Çalışkan Olmak İle İlgili Kompozisyon Örnekleri 2 Çalışmak, insanı hayatta üç şeyden kurtarır. Can sıkıntısı, kötü alışkanlıklar ve yoksulluk. İçinde çalışma olmayan bir hayat ise boşa geçirilmiştir. Çalışkan olmak, başarıya ulaşmadaki en büyük anahtardır. Her insan hayatta başarılar elde etmek ister. Bunun için de çalışıp, çabalaması gerektiğini bilir. Çünkü emek olmadan yemek de olmaz. İçinde emek olan her şey ise çok değerlidir. Çalışkan olmak sürekli kitap okumak demek değildir. Kendimizi geliştirmek için elbette kitap okumalıyız tabi ama çalışkanlık sadece kitap tozu yutmak değildir. Çalışmak aynı zamanda bir şeyler üretebilmektir. Kendimizi minimumda mutlu hissetmemizin sırrı da buradadır. İnsan bir şeyler ortaya koyduğunda, kendini mutlu hisseder. İşe yaradığını bilemenin huzurunu yaşar. Hayatta birçok engelle ve sorunlarla karşılaşabiliriz. Tek çıkış yolu çok çalışmaktır. Çalışmak ve azim her daim başarıyı getirir. Bizler iyi bir hayat istiyorsak, mutlaka çok çalışmalıyız. Unutmayalım ki “İnsan ancak çalıştığını kazanır.” Hz. Mevlana Diğer kompozisyon örneklerimize buradan ulaşabilirsiniz; Açma Sırrını Dostuna O Da Söyler Dostuna İle İlgili Kompozisyon Örnekleri Aç Tavuk Kendini Buğday Ambarında Görür İle İlgili Kompozisyon Örnekleri Zora Dağlar Dayanmaz İle İlgili Kompozisyon Örnekleri Yuvarlanan Taş Yosun Tutmaz İle İlgili Kompozisyon Örnekleri
YALNIZ TEK BİR ŞEYE İHTİYACIMIZ VARDIR,ÇALIŞKAN OLMAK…1 Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk diyor ki; ’Yalnız tek bir şeye ihtiyacımız vardır, çalışkan olmak. Servet ve onun tabii neticesi olan refah ve saadet yalnız ve ancak çalışkanların hakkıdır.” Sadece bu sözü üzerine bile sayfalarca yazı yazılabilir. Başkaları yapabiliyor ise biz de başarıyorsa biz de ki ortak akıl ile planlı,programlı,sürekliği sağlayıp,odaklı bir çalışma yöntemi ile ya da büyük hayal kırıklıkları bizi yıldırmasın,motivasyonumuzu bozmasın,bizi yürüdüğümüz yolda enerjisi bitmiş,yorgun bir hale getirmesin. Başarmak için,önce başarmayı istemek ,başaracağım demek konuya odaklanıp doğru yöntemler ile çalışmayı kendimize prensip haline getirdiğimizde,daha fazla heyecan duyduğumuzda başarmamak için hiçbir sebep kalmayacaktır. Yine Atatürk diyor ki; “Çalışmaktan; gayret sarfından, bir cezadan, bir sıkıntıdan, bir fenalıktan kaçar gibi kaçınmak, çok kötü ve tedbirsizce bir harekettir.” Çalışmak,bireyin ve toplumun temel ihtiyaçlarını karşılaması için yapması gereken faaliyetlerin yöntemler ile verimli çalışmanın mutlak şartı yaptığınız işe ve birlikte çalıştığınız ekibe olan inancımızdır. Çalışkan olmak,becerili olmak ve süreçleri doğru takip ederek doğru yöneterek sonuçlara ulaşmak için var gücümüzle üretmek gerçekleştirmek kişisel çalışkanığımız ve üretkenliğimizle yakından projelere inanarak gayret göstermek,bireysel faydadan çok toplumsal faydaya yönelmek,ışığı tutuğumuz yerin aydınlanması gibi yolumuzu aydınlatan,çıkcak engelleri daha öncedengörüp önlem almak için büyük fırsatlar doğurur. Çalışmak,bireyin ve toplumun temel ihtiyaçlarını karşılaması için yapması gereken faaliyetlerin yöntemler ile verimli çalışmanın mutlak şartı yaptığınız işe ve birlikte çalıştığınız ekibe olan inancımızdır. Çalışmak,insan için hem bireysel ve hem de toplumsal bir zorunluluktur. Kazanç elde etmek insanın yaşamını idame etirebilmek için,yani kendi şahsı için ve bir çok zorunlu ihtiyaçlarımız var. Bu maddi kazançlarımızı sağlayamadıkça insan onuruna yakışan asgari yaşam koşullarında yaşamamaız mümkün olmaz. İnsanın aynı zamanda hem düşünsel, hem de ahlaki ihtiyaçları da var. Bunların temini de çok önemli,bu ihtiyaçlar sağlanmadıkça, insanlık ve ahlak bağımsızlığının korunması mümkün olamaz, insan insan gibi yaşayamaz; düşünsel ve ahlaki ihtiyaçlarımızın karşılanamaması,insanın maneviyatı idame için gerekli servet, aile ve devlete karşı olan yükümlülüklerimizi yerine getirme açısından da yarınımızdan emin olamaz isek,yuva kurmayı bile güçlü şekilde tutunamayan ve ürettken olmayan ailelerden oluşan bir devlet varlığı da sağlam ve sürdürülebilir için mutluluk denilen şey, bu saydığımız koşulların tamamının sağlanmasından geçmektedir. Devam edecek…
Cihan DURAAtatürkçe düşün, Atatürkçe hisset, Atatürkçe iş yapAtatürk Ataname’de diyor kiÇalışmak genel bir kanundur, bireysel ve toplumsal bir toplum düzeninin başta gelen bir dayanağıdır. Atatürkçülüğün temel bir koşulu, en esaslı bir prensibidir. Çalışmaktır ki, insanı insan yapmıştır. Çalışmaktan asla yılmamalıdır. Tembellik büyük bir kusurdur, bütün kötülüklerin anasıdır. Dinimiz de çalışmayanın insan olmadığını ilk isteksizlik ve sıkıntıya direndikten sonra, en büyük mutluluğu verir yaptığı işin, elinin altında ya da kafasında mükemmelleştiğini gördükçe, öyle büyük bir haz duyar ki! Bu haz bütün zahmetleri, bütün yorgunlukları unutturur insana. İnsan dediğin, ömrünce o kutsal zevkin, o tatlı yorgunluğun peşinden gitmelidir. Ancak şu da var ki, her zoraki çalışma kişiye sert ve ağır gelir. İnsanın çalışmaktan hoşlanması ve zevk alması için mesleğini yeteneklerine uygun ve kuvvetiyle orantılı olarak seçmiş olması birey, bir yandan yeteneğinin, kuvvetinin, köken ve çevresinin etkisi altındadır, diğer yandan da ihtiyaçlarının tutsağıdır. İşte insan, bu zıt koşullar içinde faydalı bir sonuç elde etmek zorundadır. Faydalı bir sonuçtan bahsediyoruz, evet, çünkü semeresiz uğraşmak, çalışma sayılmaz. Hiçbir şey yapmamak veyahut sonuçsuz, anlamsız şeyler yapmak çalışma kanununa karşı büyük yurttaş çalışma ve meslek özgürlüğüne sahiptir. Bir milleti oluşturan bireylerin, her türlü özgürlüğü gibi, çalışma özgürlüğü de güven altında bulunmalıdır. Birey; hayatını kazanmak için, istediği işte, meslek ve sanatta serbestçe çalışabilir. Ancak bu özgürlük, toplumun iyiliği adına birtakım yasal kayıt ve koşullara bağlıdır.● Bizim, millet olarak çok çalışmaya ve çok sermayeye, dışarıdan gelecek sermaye ve çalışma yöntemine ihtiyacımız vardı. Biliyorduk ki, en büyük eksikliğimiz, dolayısıyla en fazla yapmamız gereken şey, ki, hiçbir şeye muhtaç değiliz, yalnız tek bir şeye çok ihtiyacımız vardır Çalışkan olmak! Asıl olarak bundan başka, bundan önemli bir hastalık bulamayız, hastalık budur. O halde ilk işimiz bu hastalığı esaslı şekilde tedavi etmekti, milleti çalışkan vatan, bu canım vatan, bizden çalışma istiyordu, kuru söz değil, iş istiyordu. Vatanın imarı, milletin gönenci daha çok gayret ve çalışma talep etmekteydi. O ilk yıllar… hatırlıyorumKoca bir ülke baştan başa donatılmak ihtiyacındaydı. Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyordu. Cumhuriyet’in insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliydik. Halkımızı aydınlatmak ve gönence kavuşturmak biricik ve kesin emelimizdi. Dolayısıyla barış ve sükûn içinde ciddî, uygarca ve çok çalışmaya muhtaçtık. Gelecekteki siyasetimiz bu ihtiyaçları tatmine yönelik bir de birey açısından bakalım. Bu takdirde görürüz ki, her insan varlığını sürdürmek ister, mal mülk sahibi olmak ister. Bunun içinse çalışmak zorundadır. Çünkü zorunlu ihtiyaçları vardır, bu ihtiyaçları karşılanmadıkça yaşayamaz. İnsanın düşünsel, ahlaki ihtiyaçları da vardır. Bunlar karşılanmadıkça insanlık ve ahlak bağımsızlığını koruyamaz, insanca yaşayamaz, maneviyatı kararır. Servet aile ve devlet noktasından da lazımdır. Çünkü yarından emin olmayan insan, bir aile kurmayı düşünemez veya yaşama araçlarından yoksun aileler kurulur. Yaşama araçları olmayan ailelerden oluşan bir devletin varlığı sağlam olmaz. Yaşamak, kurtulmak daima çalışmaya faktörünü de unutmayalım. Zihniyet, eş-deyimle düşünüş biçimi bizim bütün sefaletlerimizin gerçek sebebidir. Bir toplum her şeyden önce bütün bireyleriyle sağlam bir zihniyet sahibi olmalıdır. Zihniyeti zayıf olan, çürük ve yanlış olan bir toplumun bütün çalışmaları boşa gider. Bir de insanlara iş yaptırmak için, onları o işe sosyal ahlak da belirleyicidir. Çünkü sosyal ahlak yurttaşlardan çalışma ister, nefsin feragatini ister.● Kural şudur Hak ancak çalışanındır. Her birey, her millet hak sahibi olmak için çalışacaktır. Bir toplumda hak sahibi olmak; herkesin ortaya koyduğu emeğe bağlıdır, verilen emekle orantılıdır. Menfaatler yetenek ve ustalıkla, çalışma derecesiyle orantılı olmalıdır. Kural kazanmanın doğal kanunlarını arayacak olursak, yalnızca tek bir esas görülür Çalışmak… Başkası yoktur. İnsan ancak çalışmakla bir hak kazanır. Külfet ve nimet her yurttaş için eşittir. Kuşkusuz, herkes aynı mizaç ve yeteneğe, sahip değildir, sağlıkça bir değildir. Fakat herkes aynı hayat yasasına tâbidir Çalışmadan hiçbir şey kazanılamaz. Sırt üstü yatıp çalışmadan yaşamak isteyenin, bizim toplumumuzda yeri yoktur, bir hakkı da ve onun doğal sonucu olan gönenç ve mutluluk yalnız ve ancak çalışkanların hakkıdır. Elbette servet edinmelidir, ancak bunun için çalışmalıdır. Türkiye, güzel yurdumuz çalışkanlar ülkesi, zenginler ülkesi olmalıdır! Milletçe böyle bir çağda olmalıyız. Böyle bir devri yüceltmeli, böyle bir devrin tarihini yazmalıyız. En büyük makam, en büyük hak kimindir böyle bir devirde? Çalışkanlarındır elbet! Kazanmanın doğal kanunlarını arayacak olursak, yalnızca tek bir esas görülür Çalışmak… İnsan hareket ve faaliyetin, yani dinamizmin ifadesidir. İnsan, zekâsı, sanatı, iradesi sayesinde bütün unsurlara boyun eğdirebilir. Bu, bize çalışmanın yüksek değerini, ahlâkî niteliğini ve her şeyden kutsal olan bir hakkı, çalışma hakkını gösterir. Çalışmak insanların maddi kuvvetlerini geliştirir ve yaşam için elzem olan şeyleri sağlar. Çalışmaksızın, düşünsel gelişme ve ahlakça olgunlaşma mümkün değildir.● Atatürk Ataname’de diyor kiTürk genci!… Çalışmak ve daima başarıyı aramak… Bu olmalı temel bir ilken her girişiminde, sonuç alıncaya dek, “24 saat, 48 saat, gerekirse 70 veya daha fazla saat çalıştım. Yanımdakileri de çalıştırdım!Sen de çalışacaksın, çalıştıracaksın, insan olarak yaşamak için, gerilikten kurtulmak için. Bir hakkı ancak çalışarak elde edeceksin. Çalışmadan yaşayanları, çıkar sağlayıp zenginleşenleri milletin de insanlığın da düşmanı bilecek, onlarla mücadele edeceksin. Ben kendim, ne mutlu ki, mesleğimin her derecesini, kendi adalemin gücüyle koparıp aldım. Harp Okulu’nda öğrenci iken, arkadaşım A. Fuat Cebesoy’a “rütbelerimizi, despot bir padişaha kul köle olarak değil, mesleğimizde şerefle hizmet ederek savaş meydanlarında kazanacağız” mutlu ki, öyle de yaptık ve başardık. Tüm varlık ve çalışmamızı milletimizin hizmetine sunduk. Bundan sözcüklere sığmaz, engin bir kıvanç ve Karar,
Cihan Dura Çalışma bireysel ve toplumsal bir zorunluluktur. Maddi servet insanın şahsı için gereklidir. Çünkü insanın zorunlu ihtiyaçları vardır. Bunlar sağlanmadıkça insan yaşayamaz. İnsanın düşünsel, ahlaki ihtiyaçları da vardır. Bunlar sağlanmadıkça, insanlık ve ahlak bağımsızlığı korunamaz, insan gibi yaşanamaz; insanın maneviyatı kararır. Servet, aile ve devlet noktasından da lâzımdır. Çünkü yarından emin olmayan bir insan, bir aile kurmayı düşünemez yahut yaşama vasıtalarından yoksun aileler kurulur. Yaşama vasıtaları olmayan ailelerden oluşan bir devlet varlığı da sağlam olmaz. Bir insan için mutluluk denilen şey, bu saydığımız koşulların sağlanmasındadır. Şüphesiz, herkes aynı sağlığa, aynı mizaç ve yeteneğe sahip değildir. Fakat, herkes aynı hayat yasasına tâbidir Çalışmadan hiçbir şey kazanılamaz. Herkes, belirli bir şekil ve sınır dahilinde, bir taraftan yeteneğinin, kuvvetinin, köken ve çevresinin etkisi altındadır, diğer taraftan da ihtiyaçlarının esiridir. İşte insan, bu zıt koşullar içinde faydalı bir sonuç elde etmeye çalışmak zorundadır. Faydalı bir sonuçtan bahsediyoruz, evet, çünkü sonuçsuz uğraşmak, çalışma sayılmaz. Hiçbir şey yapmamak veyahut sonuçsuz, anlamsız şeyler yapmak, çalışma kanununa karşı büyük kabahattir. Tip olarak en ilkel, çıplak ve her şeyden yoksun bir insanı alalım. Bu tür bir insan için, mirastan söz edemeyiz. Zira aldığımız örnek, ailesiz, sabit konutsuz, ilkel bir insandır. Bu noktada, kazanmanın doğal kanunlarını arayacak olursak, yalnız tek bir esas görülür Çalışmak… Bundan başka çare yoktur. İnsan, doğal olarak şahsına sahiptir; bu özellik, insanı bütün dünyaya sahip kılabilir. Yani, insan, zekâsı, sanatı, iradesi sayesinde, bütün unsurlara boyun eğdirebilir. Bu, bize çalışmanın yüksek değerini, ahlâkî niteliğini ve her şeyden kutsal olan bir hakkı, çalışmak hakkını gösterir. Çalışma, insanların maddi kuvvetlerini geliştirir ve hayat için elzem olan şeyleri temin eder. Çalışmaksızın, düşünsel gelişme ve ahlakça olgunlaşma da mümkün değildir. Çalışmak genel kanundur. Kazanç sahipleri; zenginler dahi, bu kanunun dışında kalamazlar; mevcut servetlerini millî servetin artmasına yardım edecek şekilde kullanmalıdırlar. Bir zengin, bedenî çalışmadan vareste kalabilir; fakat bu takdirde, faaliyetini fikir uğraşına yöneltmelidir. Bizim en büyük eksikliğimiz, dolayısıyla en fazla yapmamız gereken şey, Allah’ın da bir emri olan çalışmaktır. Bu kusurumuzu, Büyük Zafer’in ardından 1923’ün ilk aylarında yaptığım konuşmalarda şöyle ifade etmiştim Ulusal hedef belli olmuştur. Ona götürecek yolları bulmak zor değildir; önemli olan, çetin olan, o yollar üzerinde çalışmaktır. Denebilir ki, hiçbir şeye muhtaç değiliz, yalnız tek bir şeye çok ihtiyacımız var Çalışkan olmak! Toplumsal marazlarımızı incelersek asıl olarak bundan başka, bundan önemli bir maraz bulamayız, maraz budur. O halde ilk işimiz bu hastalığı esaslı şekilde tedavi etmektir. Milleti çalışkan yapmaktır. Servet ve onun doğal sonucu olan refah ve mutluluk yalnız ve ancak çalışkanların hakkıdır. Geçmişte biz, bütün İslam topluluğu zulüm gördü, esaret altında kaldı. Düşmanlar bizi tutsaklık zinciri altında bırakmak istediler. Fakat milletimiz azmi ve yurtseverliğiyle bu zincirleri parçaladı, bağımsızlığını elde etti. İslam topluluğunun uğradığı zulüm ve sefaletin elbette birçok sebepleri vardır. İslam dünyası dini hakikat dairesinde Allah’ın emrini yapmış olsaydı, bu akibetlere maruz kalmazdı Allah'ın emri çok çalışmaktır. Kurtulmak için, yaşamak için çalışmak zorundayız. Bu sebeple her birimizin hakkı vardır, yetkisi vardır. Bir hak ancak çalışmak sayesinde kazanılır. Yoksa sırt üstü yatıp çalışmadan yaşamak isteyenin, bizim toplumumuzda yeri yoktur, bir hakkı da yoktur. Dinimiz de çalışmayanın insanlıkla ilgisi olmadığını bildirir. Öyleyse çalışacaksın, çalıştıracaksın, adam gibi yaşamak için, gerilikten kurtulmak için. Bir hakkı ancak çalışarak elde edeceksin. Çalışmadan yaşayanları, çıkar sağlayıp zenginleşenleri milletin de, insanlığın da düşmanı bilecek, onlarla mücadele edeceksin. Türkiye, yurdumuz… zenginler ülkesi olmalı, çalışkanlar ülkesi olmalı! Böyle bir çağda, böyle bir devir içinde olmalıyız milletçe. Böyle bir devri yüceltmeli, böyle bir devrin tarihini yazmalıyız. En büyük makam, en büyük hak kimindir böyle bir devirde? Çalışkanlarındır elbet! Çalışmak ve daima başarıyı aramak… Bu olmalı temel bir ilken hayatta. Hayat demek mücadele demektir, çarpışma demektir. Hayatta başarı mücadelede başarılı olmakla mümkündür. Güven kendine, yürekten inan başarılı olacağına. Zafer, “zafer benimdir” diyebilenindir. Başarı “başaracağım” diye başlayanın ve “başardım” diyebilenindir. Ancak başarılarında gururu yenmeyi bil, başarısızlıkta ümitsizliğe direnmeyi. Bir başarı elinden kaçabilir, birileri seni geçebilir. Bundan dolayı kimseye kızma. Eğer elinden geleni yaptıysan, kendine de kızma. Asıl önemli olan gayrettir. İnsanın elinde olan ve onu memnun etmesi gereken, ancak gayrettir. Her şeyde en iyiyi, fakat kuvvetinle uyumlu olanı ara. Cüret et ve tehlikeyi göze al. Bil ki insan her yeni girişiminde özel bir zevk duyar, kendi kuvvetini ve değerini anlar. Çalışmak zekânı, yeteneklerini, bedensel güçlerini kullanıp geliştirme, ahlâkça olgunlaşma imkânı sağlar. Çalışarak her şeyi kontrol edebilir, dünyaya sahip olabilirsin. Değerini bil, kutsal bir hak olarak gör onu. Bir toplumsal görevdir çalışmak aynı zamanda. Çalışmaktan asla yılma. Büyük bir kusurdur tembellik, bütün kötülüklerin anasıdır. Çalışmak ilk isteksizlik ve sıkıntıya direndikten sonra, en büyük mutluluğu verir insana. Yaptığın işin, elinin altında ya da kafanda mükemmelleştiğini gördükçe, öyle büyük bir haz duyacaksın ki! Bu haz bütün zahmetleri, bütün yorgunlukları unutturacaktır sana. Öyleyse, ömrünce o kutsal zevkin, o tatlı yorgunluğun peşinde koş! Her gün, sabah, akşam, gece, ne zaman vakit bulabilirsen, bir çeyrek, yarım saat, ne kadar vakit ayırabilirsen, kendi içine çekil; o gün yaptığın işleri gözünün önünden ve düşüncelerinin tartısından geçir. Ne yaptığını, ne ettiğini her gün bir kez sor kendine. Bilincinden alacağın yanıtların ne kadar faydalı olduğunu hayretler içinde göreceksin. Her zoraki çalışma insana sert ve ağır gelir. İnsanın çalışmaktan hoşlanması ve zevk alması için mesleğini yeteneklerine uygun ve kuvvetiyle orantılı olarak seçmiş olması lazımdır. Dolayısıyla, gençlikte en önemli sorun, meslek seçimidir. Kişisel mutluluk ve aynı zamanda toplumsal çıkar buna bağlıdır. Herkes, yeteneği ile orantılı mevkide bulunmalıdır. Çoğunlukla bir mesleğin görünürdeki faydalarına kapılan bir genç, o görevin zorluklarıyla orantılı bir şekilde kuvvetlerini temin edememiş ise, aşırı derecede ve faydasız çalışmaya mecbur olur. Ya hiç başarılı olamaz veya aşağı bir derecede kalır, kendinden de memnun olmaz. Bundan fazla olarak, başkasının daha iyi işgal edeceği bir mevkiyi tutmakla haksızlık etmiş olur. Gençler kıskançlıktan ve başkalarının elde ettikleri parlak sonuçların kuruntusundan sakınmalıdır, ihtiyatlılık ve toplumsal görev kaygısı bunu gerektirir. Biri, subay üniformasının sırmaları hoşuna gittiği için asker olmak ister, bir diğeri de, bir yazarın veya bir ressamın kazandığı servet ve şöhret gözlerini kamaştırdığından, zekâ ve öğrenimini dikkate almadan yazar veya sanatkâr olmak isterse, bu gibi hareketlerin sonucu çoğunlukla hayal kırıklığıdır. Diğer bir bakımdan bu gibiler, toplum için kaybolmuş kuvvetlerdir; bunlar, daha iyi idare olunsalardı, kendilerinin hayatı temin edilmiş ve insanlığın mutluluğu arttırılmış olurdu. Herhalde makul olan şudur Herkes kendi yeteneğine göre bir iş tutmalıdır. Her işte insanın değeri belli olur. İşini iyi yapanın bulunduğu durum ne olursa olsun, o iyi adam olabilir. İnsan, kendine göre bir mesleğe girmeyip de diğerine girmekle özgürlüğünü sınırlar ve sanıldığından fazla geleceğini yanlış belirler. Zira, sapılan bir yol kolayca terk olunamaz; her mesleğin icapları, âdetleri ve inançları vardır. Bunlara, insan zorunlu olarak tâbi olur. Evet, her meslek bazı yetenekler ve özel nitelikler ister. Bu, şüphesizdir. Fakat bazı ortak erdemler vardır ki, bunlar aynı zamanda kişinin başarısı ve kendisine verilmiş işlerin iyi gitmesi için lazımdır. En aşağı dereceden en yukarıya kadar genel koşullar aynıdır Üstlere karşı ihtimam, doğruluk, hatırşinaslık; astlara karşı güleryüzlülük ve kabul edilen işte gayret, doğruluk, ketumluk... Bu gibi erdemler olmaksızın, ne arkadaşlar arasında iyi ilişkiler olur, ne de iş başarılı olur. İnsana düşen işini sevmek, elinden geleni tam yapmaktır. Eğer görevini cesaretle, sadakatle ve namusuyla yaptıysa, elinden geleni yapmış demektir. Eğer işinde üst ise, astlarını yakından tanımalı, aralarına girerek iç dünyalarını öğrenmelidir, daha güvenle emir verilebilir bu sayede. Onlarla konuşmalı, onları serbest söz söylemeye alıştırmalıdır. Meslek görevi, yalnız şahsın başarı ve güvenliğini değil, belki daha ziyade topluluğun refahını ilgilendirir. İtiraf edelim ki, düşmanlarımız çok çalışıyor. Biz de onlardan ziyade çalışmaya mecburuz. Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Her işte hedefe kısa ve kestirme yoldan gitmek iyidir; ancak o yol akla uygun, mantıklı olmalı, özellikle bilimsel olmalı. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknikten, her türlü medeni icatlardan en yüksek derecede istifade etmek zorunludur. Hepimiz itirafa mecburuz ki, bu hususlarda hatalarımız çok büyüktür. Son olarak ekleyeyim ki, insanlar bireysel olarak çalışırsa her zaman başarılı olamaz. Kişi aynı hedefi paylaşanlarla bir araya gelmeli, işbirliği yapmalı. Biz işbirliğine çok muhtaç bir toplumuz. Bütün yurttaşlar, hepimiz el ele vererek çalışmaya, bundan elde edilecek sonuçlara öylesine muhtacız ki!
yalnız tek bir şeye ihtiyacımız vardır çalışkan olmak